16 Aralık 2017 Cumartesi

RESİMLER 2


TARİH PROJESİ RESİMLER


TARİH PROJESİ 3

               

                  -Tarihin Sınıflandırılması Nasıl Yapılır?-


Tarih bilimi çok geniş bir çalışma alanına sahiptir. Çalışma alanının geniş olması onun incelenmesini güçleştirmiştir. Bu nedenle tarihi olayları iyi bir şekilde incelemek ve öğrenmek için zamana, mekana ve konuya göre bir sınıflandırma yapılmıştır. Tarihin sınıflandırılmasının gereği; tarihin incenlenmesini kolaylaştırmaktır.


Tarihin sınıflandırılması kaça ayrılır, neye göre tasnif edilir ve tasnif konularına kısaca değinelim. Tarihin sınıflandırılmasında temel üç kriter uygulanır, bunlar; zamana göre tasnif, mekana göre tasnif ve konuya göre tasniftir. Tarihin araştırılmasında ve öğretiminde kolaylık sağlamak amacıyla tarih zamana, mekana ve konuya göre sınıflandırılır. Sınıflandırmada üç esa dikkate alınır.

Tarihin sınıflandırılması; zamana, mekana ve konuya göre nasıl yapılır şimdi bunu inceleyelim:

Tarihin Zamana Göre Sınıflandırılması


Tarihin Mekana Göre Sınıflandırılması


Tarihin Konuya Göre Sınıflandırılması


               •Tarihin tasnifi zamana göre nasıl yapılır?•

Zamana göre tarihin tasnifinde tarih; çağ ve yüzyıl gibi zaman dilimlerine ayrılmıştır. Zaman dilimlerine İlk Çağ, XX. yüzyıl gibi farklı isimler verilmiştir. Tarihin çağlara ayrılmasında evrensel nitelikteki olaylar göz önünde bulundurulmuştur: yazının bulunması, Kavimler Göçü, İstanbul’un Fethi, Fransız İhtilali gibi.

Çağların başlangıcı olarak seçilen olaylar tarihçilere göre değişiklik göstermektedir. Örneğin; bazı tarihçiler, İlk Çağın sonu olarak Kavimler Göçü’nü, bazı tarihçiler de Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasını ya da Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışını kabul etmektedirler. Tarihi olayları belli bir zaman aralığı içinde değerlendirmek tam bir değerlendirme yapmak için yeterli değildir.

Bazı tarihi olaylar meydana geldikleri dönemin yanında daha sonraki dönemleri de etkilemiştir. Örneğin, tarih bilimi açısından yazının icadı önemli bir dönüm noktasıdır. Beş bin yıl önce icat edilen yazının toplumlar üzerindeki etkisi günümüze kadar devam etmektedir.

Herhangi bir yüzyılda veya çağda dünyanın her yerinde aynı siyasi, sosyal, kültürel özelliklerin görülmesi beklenemez. Örneğin Anadolu?da Demir Çağının yaşandığı bir dönemde dünyanın başka bir yerinde Tunç Çağı ya da Bakır Çağı yaşanabilmekteydi.

               •Tarihin tasnifi mekana göre nasıl yapılır?•

Mekana göre tarihin tasnifinde, belli bir coğrafi bölge incelenir; kıtaların, ülkelerin, bölgelerin, şehirlerin tarihi söz konusudur: Asya Tarihi, Türkiye Tarihi, Amasya Tarihi gibi. Belli bir coğrafi bölgeyi ele alan eserlerden, o coğrafya ile ilgili siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik bilgiler elde etmek mümkündür.

                •Tarihin tasnifi konuya göre nasıl yapılır?•

Konuya göre tarihin tasnifinde, toplumların siyasi, sosyal, ekonomik, hukuki, dini, kültürel yönlerinin ayrı ayrı incelenmesi söz konusudur. Öğrenilmek istenen konu ayrıntılarıyla ele alınır. Araştırılmak istenen konunun sınırları bellidir. Örneğin; dinler tarihi, hukuk tarihi, kültür tarihi, askerî tarih, tıp tarihi, iktisat tarihi.

Bu sınıflandırmalar, incelemeyi kolaylaştırsa da tek başına araştırmanın bütünlüğünü sağlama açısından yeterli değildir. Bundan dolayı bu sınıflandırmaların en büyük yararı çalışmaları kolaylaştırmasıdır.

                     -Tarih Neden Sınıflandırılır?-

Tarih bilimi; geçmişten günümüze kadar bir bütün olarak var olmuştur. Tarihin bir bütün olarak incelemek hem zamanın verimli kullanılmasını engeller, hemde inceleme güçleşir. Bu nedenlerle tarih bilimi çeşitli sınıflandırmalara tabi tutularak incelenmektedir.

TARİH PROJESİ 2

Tarih Biliminin Yöntemi Nedir?


Bir sonuca ulaşmak için bilim ve mantığa uygun biçimde yapılan araştırma şekline yöntem denir. Tarih biliminin yöntemi de kendisine özeldir. Her bilim dalı mutlaka bir yöntem kullanmak zorundadır. Sosyal bilimler ve fen bilimlerinin yöntemleri birbirinden farklıdır.


Fen bilimleri; gözlemlere, deneylere, laboratuvar ölçümlerine, formüllere, kural, yasa ve sonuçlara dayalı bir yöntem kullanır. Sosyal bir bilim olan tarih biliminin kullandığı yöntemler ise geçmişte yaşanmış ve bitmiş olayları konu edinir. Bu nedenle geçmişte yaşanmış olayları yeniden deneye tabi tutmak ve olayla ilgili genel kanunlara ulaşmak mümkün değildir. Ayrıca geçmişteki bir olayın aynı şartlarda tekrarlanması da imkânsızdır. Tarihi, bilim hâline getiren araştırıcılığı ve sorgulayıcılığıdır.


Tarihin yöntemi, tarihî olayları inceleyerek anlamak ve açıklamaktır. Tarihi olaylar hakkında doğru bilgi edinmek ancak o dönemden kalan ve olaya tanıklık edebilecek belge ve bulguların değerlendirilmesi ile mümkündür. Bu değerlendirmede sistematik bir yöntem izlenir.















Tarih Bilimi Yöntemi


a. Tarama (Kaynak Arama):


Tarihi bilgilerin doğru ve güvenilir olması için tarihi olaylarla ilgili kaynaklara başvurmak gerekir. Tarihi bir olayla ilgili bilgi veren her türlü malzeme kaynak adını alır. Tarihin kaynakları, birbirinden farklı niteliklere ve özelliklere sahiptir. Kaynaklar oluştuğu döneme ve tarihçinin kullanım önceliğine göre iki gruba ayrılır:
1. Birinci elden kaynaklar: Tarihî olayın geçtiği döneme ait her türlü bulgudur.
2. İkinci elden kaynaklar: Olayın geçtiği döneme yakın ya da o dönemin kaynaklarından yararlanılarak meydana getirilen eserlerdir.
Ayrıca tarihî kaynaklar bilgi veren kaynağın ve malzemenin türüne göre şu şekilde sınıflandırılır.
1. Yazılı kaynaklar: Ferman, mühür, para, gazete, hatıra vb.
2. Sözlü kaynaklar: Destan, efsane, hikâye, şiir vb.
3. Kalıntılar: Arkeolojik buluntular; taş, toprak, kemik, madenden yapılmış eşyalar, mezarlar vb.
4. Çizili, sesli ve görüntülü kaynaklar: CD, film, fotoğraf, resim vb.
Kaynakların kullanımı konusunda dikkatli olunmalıdır. Çünkü kaynaklarda verilen bilgiler bütünüyle doğru olmayabilir. Bu nedenle bilgilerin karşılaştırılarak kontrol edilmesi gerekir. “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı” hakkında bir araştırma yapan tarihçi bu dönemle ilgili kaynaklara ulaşmalıdır. Döneme ait resmî belgeler, dönemin gazeteleri, İtilaf Devletlerine ait belgeler, o döneme ait resim, fotoğraf, harita, hatıra vb. kaynaklar taranmalıdır.


b. Tasnif (Sınıflandırma)


İncelenen konu hakkındaki kaynakların bulunmasından sonra bunlardan elde edilecek bilgiler bir sistem dâhilinde sınıflandırılır. Tarihçi çalışmasının amacına ve konusuna göre bilgi ve verileri istediği şekilde sınıflandırabilir. Çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgi ve veriler sınıflandırıldıktan sonra eserin genel olarak yazım planı yapılır.
Tasnif aşamasında “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı” hakkında bir araştırma yapan tarihçi gerekli kaynaklara ulaştıktan sonra öncelikle elde ettiği bilgi ve verileri kronolojiyi dikkate alarak konuya göre sınıflandırır. Böylece araştırdığı konunun planını oluşturur. Ana başlıklar ve içindekiler bölümü ana hatlarıyla ortaya çıkmış olur:
“Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan Atatürk’ün Samsun’a Çıkışına Kadar Meydana Gelen Siyasi Gelişmeler”
“Atatürk’ün Dokuzuncu Ordu Müfettişliği Görevine Getirilme Süreci”
“Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı ve Buradaki Çalışmaları” gibi.


c. Tahlil (Çözümleme)


Tahlil, elde edilen bilgi ve verilerin kaynak değeri açısından yeterli olup olmadığının araştırılmasıdır. Bu aşamada sınıflandırılan bilgilerin içeriği değerlendirilmeye alınır. Bilginin nesnelliğine, güvenirliğine ve kanıtlanabilirliğine dikkat edilir. Bilginin tahlil edilmesiyle eldeki malzeme kullanıma hazır ve işe yarar hâle getirilir. Tahlil aşamasında ise “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı” ile ilgili bilgi ve veriler gözden geçirilerek verilerin,konunun tam anlamıyla açıklanmasında yeterli olup olmadığı belirlenir; verilerin nerede nasıl kullanabileceğine karar verilir.


d. Tenkit (Eleştiri)


Belge ve eserlerin kullanılmasında bazen problemler çıkabilir. Eldeki belgelerde araştırılan konu hakkında sınırlı veya yanlış bilgi olabilir, belge okunamayabilir. Her bir yazarın olaya farklı bakması, algılaması ve farklı anlatması mümkündür. Bu nedenle yazılı kaynakların doğruluk derecesi, güvenilirliği, yazıldığı tarih, yazarı, aynı olaydan söz eden farklı kaynaklar arasında uyum ve uyumsuzluk tenkit aşamasında araştırılır.
Kaynakların tenkidi iç tenkit ve dış tenkit olmak üzere iki şekilde yapılır.
















Tarih Bilimi Yöntemi – Tenkit


Tenkit aşamasında “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı” ile ilgili dokümanlar önce dış tenkide göre değerlendirilir. Kullanılacak eserlerin adı, yazım ve basım tarihi, vesikaların cinsi, hangi kuruma ait olduğu, kullanılan kâğıt, yazı karakteri vb. özellikler açısından güvenilir olup olmadığı tespit edilir. Dış tenkitten sonra kullanılabilecek nitelikte olan eser ve belgeler iç tenkide göre değerlendirilir. Bu aşamada eser ya da belgelerdeki bilgilerin doğruluğu o döneme ait diğer bilgilerle karşılaştırılarak ve yazarın bilimsel kişiliği dikkate alınarak incelenir.


e. Terkip (Sentez)


Terkip; bilgi ve verilerin sınıflandırılıp tahlil ve tenkitlerinin yapılmasından sonra bir araya getirildiği aşamadır. Bu aşamada bilgi ve veriler esere dönüştürülmek üzere gözden geçirilir. Bilgilerin hangi sıraya göre yapılandırılacağı tespit edilir. Tespitler yapıldıktan sonra eksikliği duyulan bilgiler tamamlanır; fazlalık teşkil eden bilgiler ise çıkarılır. Daha sonra eserin yazımına geçilir. Yazım sırasında anlatıma akıcı, sade ve anlaşılır bir üslup kazandırılır. Tarihî bir olay yazılırken olayla ilgili coğrafi, sosyolojik, ekonomik, ticari, kültürel vb. etkenler (iklim, tabiat olayları, yeryüzü şekilleri, ele alınan toplumun yapısı ve kültür seviyesi, üretim şekilleri, yollar, kervan ticareti, denizcilik, bilim, sanat, edebiyat vb.) göz önünde bulundurulmalıdır. Tarihî olaylar, meydana geldikleri zamanın şartlarına göre değerlendirmelidir. İyi bilinmeyen bir olay benzer bir olayın neden ve sonuçlarıyla açıklanmamalıdır. Bilgilerin terkibi yapılırken tarafsız olmaya özen gösterilmelidir. Kanıtlanabilir ve nesnel olan bilgilerin kullanılmasına dikkat edilmelidir. Terkip aşamasında “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı” ile ilgili toplumsal ve siyasal gelişmeleri dikkate almak gerekir. Aynı zamanda Mondros Ateşkes Anlaşması’nın yol açtığı siyasi, askerî ve sosyal sonuçları ve bu sonuçların Osmanlı Devleti’ne etkilerini dikkate alarak objektif bir değerlendirme yapılmalıdır.


Tarih PROJESİ

                                          TARİHİN TÜRLERI


3'e ayrılır.


1-HİKAYECİ TARİH


İlk olarak Eski Yunan’da M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış olan Heredetos (Heredot)’un yazdığı  Tarih (Historia) bu türün ilk örneğidir. Bu tür tarih yazıcılığında hikâye ve efsanelerle dolu bilgiler nakledilir. Genellikle yer ve zamandan bahsedilmekle birlikte sebep ve sonuç ilişkileri üzerinde çok durulmaz. Ancak Haredot, olayları peş peşe sıralanmakla kalmayıp onları bir düzen  içerisine aktarmıştır.


XVII. yüzyıla kadar Avrupa ve İslam dünyası tarihçiliğinde bu tarzda kaleme alınan eserler vardır.


Bu tarz ilk olarak eski Yunan'da ortaya çıkmıştır. Başlangıçta ağızdan ağza dolaşan hatıralar şairler tarafından nazım tarzında söylenmekte ve bunlara "epos" adı verilmekteyken, Logograflar tarafından hikâyeleştirilerek nesre çevrilmişler ve arşivlerdeki malzemenin de ilavesiyle içlerine birtakım gerçekler de karışmıştır. Fakat yine de, Strabon'un ifadesiyle bunlar "epos" olmaktan kurtulamamışlardır. Logografların eserleri ne edebi, ne de tarihi eserlerdir. Sadece ilmi araştırma yolunu açan "basit kronikler"dir. "Tarihin Babası" adıyla bilinen Herodotos her ne kadar Logografların yolundan gitmişse de, insanı merkez haline getirmiş olması ve kavrayış üstünlüğüyle onlardan ayrılır. Herodotos da hikâyeci tarih tarzını kullanmıştır. Fakat olayları peş peşe sıralamakla kalmamış, onları bir düzen içinde nakletmiş ve bir kompozisyon örneği vermiştir. Eserinde az da olsa siyasi görüşler vardır. Tenkit düşüncesine sahip olmamakla birlikte, gördükleri ile duydukları arasında bir ayrım yapmıştır.


2-ÖĞRETİCİ TARİH

Diğer adı pragmatik tarihtir. Geçmiş olaylardan ders almak, gelecekteki yolu doğru çizebilmek, okuyucuya ahlaki ve milli duygular aşılayabilmek maksadıyla yazılan bu tarz eserler, öğretici bir mahiyet arz ettiklerinden "öğretici" veya "pragmatik" denilen tarihçilik akımı içinde yer alırlar. Bu tarzın önderliğini yapan kişi Thukydides (Tukididis)'tir. Gerçek anlamda tarihçilik, onun "Pelopennesoslular ile Atinalıların Savaşı" adlı eseriyle başlamıştır. Bu eser sadece edebi bakımdan değil, metot ve zihniyet bakımından da daha önceki eserlerden çok farklıdır. Bu fark, eserin gerek konu, gerekse muhtevasında kendini göstermektedir. Eser zaman ve mekân bakımından sınırlandırıldıktan başka, sadece müellifin yaşadığı devrin olaylarına tahsis edilmiş; devlet, tarihi realitenin merkezi olarak görülerek, esas yerine getirilmiştir. Devlet düşüncesinin esasını siyaset teşkil etmesi dolayısıyla da Thukydides (Tukudides ) bir siyasi tarih yazıcısı olmuştur. Thukydides (Tukudides ) yetişme tarzı sebebiyle de, araştırmaya yeni bir anlam getirmiştir. Bu da "siyasi öğretim de faydalı olmak"tır. Böylece ilk defa olarak tarih biliminin sosyal bilimler içindeki yeri de tayin edilmiştir. Burada amaç, faydalı olmak, tarih yoluyla tecrübeyi arttırıp bilgiyi çoğaltarak geliştirmek ve insanı başarılı kılmaktır. Bunun şartları ise:

Gerçeğe tamamen sadık kalmak,

Olay ve durumları anlatırken, aralarındaki ilişkiyi ortaya koymaktır.


Geçmişi öğrenerek, bu bilgilere dayanarak şu anki durum ve gelecek hakkında hüküm vermek anca bu şekilde mümkündür. Tarih yazıcılığında bu tür, Thukydides (Tukudides ) ’ten sonra diğer eski Yunan ve Roma tarihçilerince de benimsenmiş; Polybios, Plutarkhos, Tacitius, Machiavelli gibi yazarlar onun izinden gitmişlerdir. Pragmatik tarih yazıcılığının en belirgin özelliği, tarihte ün yapmış şahsiyetlere geniş yer verilmesi, bu kişilerin idealleştirilmesi, hatta adeta insanüstü varlıklar haline getirilmesidir. İslam tarihçiliğindeki "Siyer" kitapları bu tarza örnek olarak gösterilebilir. Thukydides'in açtığı çığır, tarihi gerçekleri ortaya koymak hedefini güttüğü halde, örnek olmak prensibiyle de hareket ettiğinden, bunu benimseyen müelliflerin eserlerinde hep zaferler ve parlak olayların işlenmesine özen gösterilmiş, başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları karşısında sessizlik tercih edilmiştir. Bu da öğretici tarzın en büyük zaafını teşkil etmiştir.

3-ARAŞTIRMACI TARİH

Olayların sebeplerini ve sonuçları derinlemesine inceleyerek, yer ve zaman bakımından dönemin toplumsal, ekonomik yapılarını, iklim ve diğer bütün şartları detaylı şekilde düşünerek, olayları sadece tek bir sebebe bağlamadan sade şekilde anlatılması tarzıdır.19. yüzyılda ortaya çıkmıştır.

                                


Tarih Biliminin Yöntemi Nedir?

Bir sonuca ulaşmak için bilim ve mantığa uygun biçimde yapılan araştırma şekline yöntem denir. Tarih biliminin yöntemi de kendisine özeldir. Her bilim dalı mutlaka bir yöntem kullanmak zorundadır. Sosyal bilimler ve fen bilimlerinin yöntemleri birbirinden farklıdır.

Fen bilimleri; gözlemlere, deneylere, laboratuvar ölçümlerine, formüllere, kural, yasa ve sonuçlara dayalı bir yöntem kullanır. Sosyal bir bilim olan tarih biliminin kullandığı yöntemler ise geçmişte yaşanmış ve bitmiş olayları konu edinir. Bu nedenle geçmişte yaşanmış olayları yeniden deneye tabi tutmak ve olayla ilgili genel kanunlara ulaşmak mümkün değildir. Ayrıca geçmişteki bir olayın aynı şartlarda tekrarlanması da imkânsızdır. Tarihi, bilim hâline getiren araştırıcılığı ve sorgulayıcılığıdır.

Tarihin yöntemi, tarihî olayları inceleyerek anlamak ve açıklamaktır. Tarihi olaylar hakkında doğru bilgi edinmek ancak o dönemden kalan ve olaya tanıklık edebilecek belge ve bulguların değerlendirilmesi ile mümkündür. Bu değerlendirmede sistematik bir yöntem izlenir.




a. Tarama (Kaynak Arama):

Tarihi bilgilerin doğru ve güvenilir olması için tarihi olaylarla ilgili kaynaklara başvurmak gerekir. Tarihi bir olayla ilgili bilgi veren her türlü malzeme kaynak adını alır. Tarihin kaynakları, birbirinden farklı niteliklere ve özelliklere sahiptir. Kaynaklar oluştuğu döneme ve tarihçinin kullanım önceliğine göre iki gruba ayrılır:
1. Birinci elden kaynaklar: Tarihî olayın geçtiği döneme ait her türlü bulgudur.
2. İkinci elden kaynaklar: Olayın geçtiği döneme yakın ya da o dönemin kaynaklarından yararlanılarak meydana getirilen eserlerdir.
Ayrıca tarihî kaynaklar bilgi veren kaynağın ve malzemenin türüne göre şu şekilde sınıflandırılır.
1. Yazılı kaynaklar: Ferman, mühür, para, gazete, hatıra vb.
2. Sözlü kaynaklar: Destan, efsane, hikâye, şiir vb.
3. Kalıntılar: Arkeolojik buluntular; taş, toprak, kemik, madenden yapılmış eşyalar, mezarlar vb.
4. Çizili, sesli ve görüntülü kaynaklar: CD, film, fotoğraf, resim vb.
Kaynakların kullanımı konusunda dikkatli olunmalıdır. Çünkü kaynaklarda verilen bilgiler bütünüyle doğru olmayabilir. Bu nedenle bilgilerin karşılaştırılarak kontrol edilmesi gerekir. “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı” hakkında bir araştırma yapan tarihçi bu dönemle ilgili kaynaklara ulaşmalıdır. Döneme ait resmî belgeler, dönemin gazeteleri, İtilaf Devletlerine ait belgeler, o döneme ait resim, fotoğraf, harita, hatıra vb. kaynaklar taranmalıdır.

b. Tasnif (Sınıflandırma)

İncelenen konu hakkındaki kaynakların bulunmasından sonra bunlardan elde edilecek bilgiler bir sistem dâhilinde sınıflandırılır. Tarihçi çalışmasının amacına ve konusuna göre bilgi ve verileri istediği şekilde sınıflandırabilir. Çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgi ve veriler sınıflandırıldıktan sonra eserin genel olarak yazım planı yapılır.
Tasnif aşamasında “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı” hakkında bir araştırma yapan tarihçi gerekli kaynaklara ulaştıktan sonra öncelikle elde ettiği bilgi ve verileri kronolojiyi dikkate alarak konuya göre sınıflandırır. Böylece araştırdığı konunun planını oluşturur. Ana başlıklar ve içindekiler bölümü ana hatlarıyla ortaya çıkmış olur:
“Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan Atatürk’ün Samsun’a Çıkışına Kadar Meydana Gelen Siyasi Gelişmeler”
“Atatürk’ün Dokuzuncu Ordu Müfettişliği Görevine Getirilme Süreci”
“Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı ve Buradaki Çalışmaları” gibi.

c. Tahlil (Çözümleme)

Tahlil, elde edilen bilgi ve verilerin kaynak değeri açısından yeterli olup olmadığının araştırılmasıdır. Bu aşamada sınıflandırılan bilgilerin içeriği değerlendirilmeye alınır. Bilginin nesnelliğine, güvenirliğine ve kanıtlanabilirliğine dikkat edilir. Bilginin tahlil edilmesiyle eldeki malzeme kullanıma hazır ve işe yarar hâle getirilir. Tahlil aşamasında ise “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı” ile ilgili bilgi ve veriler gözden geçirilerek verilerin,konunun tam anlamıyla açıklanmasında yeterli olup olmadığı belirlenir; verilerin nerede nasıl kullanabileceğine karar verilir.

d. Tenkit (Eleştiri)

Belge ve eserlerin kullanılmasında bazen problemler çıkabilir. Eldeki belgelerde araştırılan konu hakkında sınırlı veya yanlış bilgi olabilir, belge okunamayabilir. Her bir yazarın olaya farklı bakması, algılaması ve farklı anlatması mümkündür. Bu nedenle yazılı kaynakların doğruluk derecesi, güvenilirliği, yazıldığı tarih, yazarı, aynı olaydan söz eden farklı kaynaklar arasında uyum ve uyumsuzluk tenkit aşamasında araştırılır.
Kaynakların tenkidi iç tenkit ve dış tenkit olmak üzere iki şekilde yapılır.



Tenkit aşamasında “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı” ile ilgili dokümanlar önce dış tenkide göre değerlendirilir. Kullanılacak eserlerin adı, yazım ve basım tarihi, vesikaların cinsi, hangi kuruma ait olduğu, kullanılan kâğıt, yazı karakteri vb. özellikler açısından güvenilir olup olmadığı tespit edilir. Dış tenkitten sonra kullanılabilecek nitelikte olan eser ve belgeler iç tenkide göre değerlendirilir. Bu aşamada eser ya da belgelerdeki bilgilerin doğruluğu o döneme ait diğer bilgilerle karşılaştırılarak ve yazarın bilimsel kişiliği dikkate alınarak incelenir.

e. Terkip (Sentez)

Terkip; bilgi ve verilerin sınıflandırılıp tahlil ve tenkitlerinin yapılmasından sonra bir araya getirildiği aşamadır. Bu aşamada bilgi ve veriler esere dönüştürülmek üzere gözden geçirilir. Bilgilerin hangi sıraya göre yapılandırılacağı tespit edilir. Tespitler yapıldıktan sonra eksikliği duyulan bilgiler tamamlanır; fazlalık teşkil eden bilgiler ise çıkarılır. Daha sonra eserin yazımına geçilir. Yazım sırasında anlatıma akıcı, sade ve anlaşılır bir üslup kazandırılır. Tarihî bir olay yazılırken olayla ilgili coğrafi, sosyolojik, ekonomik, ticari, kültürel vb. etkenler (iklim, tabiat olayları, yeryüzü şekilleri, ele alınan toplumun yapısı ve kültür seviyesi, üretim şekilleri, yollar, kervan ticareti, denizcilik, bilim, sanat, edebiyat vb.) göz önünde bulundurulmalıdır. Tarihî olaylar, meydana geldikleri zamanın şartlarına göre değerlendirmelidir. İyi bilinmeyen bir olay benzer bir olayın neden ve sonuçlarıyla açıklanmamalıdır. Bilgilerin terkibi yapılırken tarafsız olmaya özen gösterilmelidir. Kanıtlanabilir ve nesnel olan bilgilerin kullanılmasına dikkat edilmelidir. Terkip aşamasında “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı” ile ilgili toplumsal ve siyasal gelişmeleri dikkate almak gerekir. Aynı zamanda Mondros Ateşkes Anlaşması’nın yol açtığı siyasi, askerî ve sosyal sonuçları ve bu sonuçların Osmanlı Devleti’ne etkilerini dikkate alarak objektif bir değerlendirme yapılmalıdır.

10 Ocak 2017 Salı

Dombik Ömer and Yeşil Murat

Merhaba ben Bahar; Bir gün Ömer evde televizyon izlemektedir. Ama durun... Yanında Nursu abla da vardır. Birlikte televizyon izlerken Niguş ,Ömer in annesi, mutfaktan seslenir: "Omeerrrgghh saat kaç?" Ve ordan Nursu abla cevap verecektir ki saate bakınca durduğunu anlar. Ömer'e ; "Saat durmuş , duzeltsene der" Nursu eline telefonunu alıp saate bakar. Ve Niguş'un yanına gider. O sırada Ömer hala saati duzeltmektedir derken saat tam 9.30 olduğunda saatin içinden yeşil bir adam çıkar. Bu... Bu... Bu Murattir -Murat abi gf- Murat: -Omer gel seni kahve dünyasına goturcem. Bak cikilot da var. Tabii bunu duyan Ömer hemen Muratla gider...

 İçerde çok değişik bir dünya vardır. Murat hemen yan taraftaki dolma olan caliliklari yemeye başlar. Sonrada gökten yağan ayranı içer. (😂😂😂 Çok mu abarttim neyse). Ömer'e sonrada; -Utanma utanma gel sende ye

Tabii Ömer hala soktadir. şokun etkisiyle gidip et döner yer. (ne mana anlamadım bende) Sonra ikisi de yemeyi bırakır ve birbirlerine dönüp koşarlar... Murat'in göbeği sayesinde birbirlerine çarpmaları biraz hafiflemiştir... Bir sonraki hikayede görüşmek üzere bu arada tamamen şaka amaçlı yazdım bu hikayeyi (murat abi okumussa diye yazdım 😂)...

30 Ağustos 2016 Salı

Zombi (Ömer abi) vs Vampir (Gizem abla) part 3

-Sonunda elime düştün Ömer

-Bırak beni drakula

-Bulmuşken bırakmak ayıp olur Ömercim. Artık Gizem benim. Seni öldürünce Gizem benim olucak hahaha (biraz kotucul gülüş var sonda)

-Önce beni öldürmen gerek drakula

-Ben ne dedim? Manyag ya bu zombiler

-Drakula

-Neeegg var Ömer

-Biz eskiden çok iyi kankiştoyduk. Noldu bize dra

-Bilmem. Hem artık adımı tam bile söylemiyorsun bakıyorum

-Aaa unuttun mu??? Biz kankisken ben sana dra sen de bana Ömüş derdin

-Neyyy!!! Ben hafızamı mı kaybettim Ömer. Ne ara ben sana Ömüş dedim

-Ah dra ah. Demek o zombi virüsü sana da bulaştı

-Lagn konuyu değiştirme  

-Kim??? Ben??? Değiştirmek ne ki??? Asıl soru konu ne???

-En son seni öldürüyodum Ömer

-Eeeee sonra

-Sonra şey işte sen konuyu filan değiştirdin ondan sonrada konuyu değiştirme filan

Ve arkadan bir ok drakulanın yanağına girer.Bu oku atan dünyalar güzeli Gizem'dir. Ve o okun içinde zombi virüsü vardır. Ve artık drakula da bir zombi olmuştur

Hikayenın devamı gelmicek. Hikaye bu kadardı. Okudugunuz için teşekkür ederim. Bir dahaki blogda görüşmek üzere bb :) !!!